İnci'nin Zamanı Yok!

[İnci, 30'lu yaşlarındadır, ilk kısımdaki konuşmalar İnci'nin kendi kendine konuşmalarıdır]
“O gün gelen bir telefonun hayatımı değiştireceğini tahmin etmiyordum, başta çok önem vermedim. Dalışa gitmeyeli uzun zaman olmuştu, yine de merak ettim.

O kadar çok işin arasında sualtı için vakit bulamamıştım. Her gün saatlerce mesai, hafta sonu çalışmaları, hedefler, terfiler derken yıllar geçmişti. Sualtında olmanın ne kadar güzel bir his olduğunu unutmuşum.

Etrafımdaki tüm canlılar sanki beni özlemiş. Süngerler bana dargın, deniz yıldızları geri geldiğim için mutlu ama pek yüz vermiyor. Balıklar ise her zamanki gibi umursamaz takılıyor. Yukarı doğru bakıp güneşin bile burada gücünü yitirdiğini görebiliyorum. Sualtında her nefes, zamanın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor.

Sualtında daha fazla vakit geçirdikçe doğanın mucizelerine daha yakından bakıyorum. Küçücük yaşamlar ne kadar çok detay barındırıyor. Sadece anda kalıp onları izliyorum.

O kadar özlemişim ki sualtını, buraya neden geldiğimi bile unuttum. O telefon neydi, kimdi anlamadım ama uzun zaman sonra yaşadığımı hissettim. ”

[Bu cümle yine İnci'nin 60-70 yaşındaki halidir. Bu cümleyi nispeten biraz daha olgun bir ses tonuyla okumanız mümkün olur mu?]
“Benim gibi ol istemedim…”
"Çok vakit kaybediyorsun, hemen dalışa gitmelisin, deniz sana yol gösterecek!"